Çocukları
oyuncağa boğmak, ebeveyn ve çocuklar arasında gerekli olan duygusal yakınlığın
yerini tutmuyor. Çalışan anne babalar özellikle de biz öğretmenler
çocuklarımıza yeterince zaman ayıramadığımız için , onlara olan ilgi
eksikliğini oyuncakla kapatma yolunu tercih ediyoruz. Eve giderken en
parıltılısından bir oyuncak alıp öyle gidiyoruz. Kendimize ve çocuğumuza karşı
duyduğumuz suçluluk duygusundan kurtulmak için. Biz bu duygularla boğuşurken
çocuklarda alışkanlık haline getirip her gün bir oyuncak beklentisine giriyor
ve elindekilerin kıymetini bilmiyor. Daha da önemlisi hatta en önemlisi çocuk
oyuncağa dalarak bizi unutuyor biz de “ çocuk nasıl olsa oyuncakla oynuyor, bu
sırada ben de ütümü halledeyim,yemeğimi yapayım,çamaşırları ya da bulaşıkları
makinaya koyayım,hatta o nasıl olsa oynamaya devam ediyor ben birazda internete
takılayım”diyerek kendimizi çocuktan soyutluyoruz. Böylece çocuğun sevgi ve
ilgi ihtiyacı karşılanmadan kalıyor. Oysa hiçbir oyuncak annenin ya da babanın
sıcacık bir dokunuşunun , sıkıca bir sarılmasının yerini tutamaz. Göz göze
gelmenin ve ona tebessüm etmenin güvenini ve mutluluğunu hiçbir oyuncak asla
sağlayamaz. Sürekli yeni oyuncaklar almak yerine zamanımızın bir kısmını ona ve
onunla oynamaya ayırmak hem çocuğumuzun sağlıklı bir birey olmasını
sağlayacaktır hem de bizi oyuncağa yatırılan paradan(maddi külfetten)
kurtaracaktır. Hatta keşke kendi oyuncaklarımızı kendimiz yapabilsek. Bütün
uzmanların savunduğu şey hazır alınmış oyuncakların aslında bir şey
öğretmediği, hatta hayal gücü ve yaratıcılığı öldürdüğüdür. Bunu biz ebeveynler
yapıyoruz. Şu anda hayatımızda alaturka anılar olarak kalan o eski oyuncak ve
oyunlarımız aslında bize çok şeyler katmışlardır. Hazır oyuncakların çocuklara kazandırdığı
“armut piş ağzıma düş” olgusunu , bizim alaturka dediğimiz iki tahtayı
birbirine bağlayıp altlarına da lastikten dört tekerlek yaptığımız o traktör
modelleri yenecektir mutlaka. Çünkü çocuk hem kendi emeğinin olduğu, kendi
hayalleri ile oluşturduğu, kendi eserini görmekten ve onunla oynamaktan büyük
haz duyacak hem de bir eşyanın başka bir şeye dönüşme sürecini görecek, hem de
ebeveyni ile hem kaliteli hem de yaratıcı bir zaman geçirecektir. Dolayısıyla
bizim kolayımıza gelen (işlev olarak) ama maddi olarak bizi zorlayan oyuncak
olgusundan kurtulduğumuz gibi kendimizi vicdanen de rahat hissedeceğiz
Ve her gün yeni bir oyuncak almak yerine eve
geldiğimizde onu kucağımıza alıp sarılıp öpüp ona bugün neler yaptın , günün
nasıldı gibi sorular sorarak sohbet etmek dünyanın en güzel oyuncaklarından
daha mutlu edebilir bir çocuğu. Zaten emin olun ki siz birkaç defa bunu
yaptığınız zaman bir gün siz unutsanız bile o gelip sizden bunu isteyecek ,
hatta bir gün o size “anneciğim ya da babacığım günün nasıl geçti” diye
soracaktır. Hem çocuğunuz sizi şartsız da sevebileceğini anlayacak , sizi
sevmesi sizinle ilgilenmesi için sizden pahalı hediyeler beklemesine gerek
olmadığını kavrayacaktır. Bu sadece sizin için geçerli olmayacak , çocuk bunu
genelleyerek ilerleyen yaşamında da karşılık beklemeyecek dolayısıyla hem
üzmeyecek hem de üzülmeyecektir.
Gelin bir hafta bu söylediklerimi deneyin hatta birlikte bir oyuncak yapın. Göreceksiniz siz çocuğunuzdan daha çok zevk alacaksınız. Kendinizle ve çocuğunuzla gurur duyacaksınız. Denemesi bedava…..
NEJLA ASLAN
Gelin bir hafta bu söylediklerimi deneyin hatta birlikte bir oyuncak yapın. Göreceksiniz siz çocuğunuzdan daha çok zevk alacaksınız. Kendinizle ve çocuğunuzla gurur duyacaksınız. Denemesi bedava…..
NEJLA ASLAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder