6 Eylül 2011 Salı

TUTUMLULUK TEMELDEN GELİR



Tutumluluk  temelden gelir. Aynen ağaç yaşken eğilir misali. Bir ailede bireyler mutlaka birbirlerinden etkilenirler, birbirlerini model alırlar. Geleceğin ailesi olacak olan çocuklarda anne ve babalarını örnek alırlar. Anne ya da baba ne yapar nasıl yaşarlarsa çocuklarda aynısını yapıp aynısını yaşamaya çalışırlar. Bu yüzdende tutumluluk konusunda da çocuklarımıza iyi örnek teşkil etmeliyiz. O halde neler yapabiliriz ona bakalım. En başta yemek yeme alışkanlığımıza bakalım. Yemek yerken mutlaka tabağımıza yiyeceğimiz kadar yemek koymalıyız ve mutlaka tabağımızdakileri bitirmeliyiz. Ekmeğimizi mutlaka dilimleyerek yemeliyiz, zira bütün bir ekmeği artık hale getirebiliriz. Ola ki artan bayatlamış ekmeklerimiz varsa bunları mutlaka değerlendirmeliyiz. Eve eğer taze ekmek alınmışsa önce bayat ekmekleri tüketmeliyiz. Yemeklerimizi ailemize yetecek kadar yapmalı artanları da mutlaka değerlendirmeliyiz. Dolabımızın kapağını gereksiz yere ve uzun süre açık tutmamalıyız. Artan yiyeceklerimizi bozulmasına mahal verecek şekilde açıkta bırakmamalı mutlaka dolaba ya da uygun yerlere kaldırmalıyız. Bir odayı ısıtıyorsak ya da soğutuyorsak kapısını mutlaka kapalı tutmalıyız. Tüm dünyayı ısıtamayacağımıza ya da soğutamayacağımıza göre. Işıkları ihtiyacımız olduğu zaman açmalı işimiz bitince kapatmalıyız. Eğer iş yaptığımız mekan işimize engel olmayacak kadar aydınlıksa alışkanlıklarımızın esiri olarak ışıkları boş yere açık tutmamalıyız.  Fişleri pirizde bırakmamalı makinelerin işi bitince fişleri de  pirizden çıkartmalıyız. Elimizi sabunlarken, dişimizi fırçalarken, bulaşıkları yıkarken muslukları boş yere açık tutmamalı işimizi yaparken açmalı işimiz bitince kapatmalıyız. Ütümüzü topluca yapmalı son kıyafetimizi ütünün fişini çekince yapmalıyız. Ayrıca kıyafetleri tamamen kuruyunca değil ütülenebilecek kadar nemliyken ütülemeliyiz. Saçlarımızı kurutmadan önce  havlu ile güzelce suyunu aldıktan sonra kurutmaya geçmeliyiz. Televizyonu izleyeceksek açık tutmalı değilse kapatmalıyız. İhtiyacımız olmayan şeyleri almamalı, aldıklarımızı ihtiyacımız kadar almalıyız. Alışverişe çıkmadan önce mutlaka liste yapmalıyız. Haftalık yemek listesi yapmalıyız. Eşyalarımızı özenli kullanmalı yıpratmamaya özen göstermeliyiz. Unutmamalıyız çocuğumuz bizi mutlaka izliyor. Ve mutlaka bizi örnek alır. Ona örnek olacak şekilde hareket etmeliyiz.                                                                                       
                                                                                                                     NEJLA ASLAN

5 Eylül 2011 Pazartesi

İHTİYACIN YOKSA HARCAMA! TÜKETME! ALMA!


Aslında hobilerimizden ve zevklerimizden vazgeçmeden tutumlu olmak çok kolay çünkü insanları harcama yapmaya sevk eden dürtü-yanlış düşünce ;harcanacak ya da tüketilecek şeyin ihtiyaç olduğu düşüncesidir.Kişiler zamanı,parayı ,hizmeti ya da bir ürünü tüketirken kendisine ciddi olarak şu soruyu sormalıdır.Benim bu zamanı,parayı harcamaya gerçekten ihtiyacım var mıdır?hizmet ve ya ürünü tüketmemi gerektirecek bir sebebim,ihtiyacım var mıdır.Kişiler ve toplum her harcama ya da tüketme eylemi öncesinde bu ve buna benzer soruları sorarsa,sormayı kendisine prensip haline getirirse görecek ki tüketip harcadığı değerlerin çoğu ihtiyacı olmadığı halde mantıksızca yapılan harcamalardır.Tutumlu bir insan ve toplum için birinci adım “İHTİYACIMIZ OLMAYAN ŞEYLERİ ALMAMAKTIR”, gerisi kendiliğinden gelir.


4 Eylül 2011 Pazar

Çocuklar ve Para Yönetimi











Çocuklar ve Para Yönetimi


Ebeveynlerin çocuklarına verebilecekleri en önemli kazanımlardan biri ‘para yönetimi’. Bu bilinç ne kadar erken yaşta yerleştirilirse, çocukların gelecekte para ile olan ilişkilerini doğru yönetebilmeleri de o kadar mümkün oluyor.




Geçtiğimiz senelerde Visa, Türkiye genelinde ‘para yönetimi bilinci’ konusunda kapsamlı bir araştırma yapmış ve sonuçta Türk insanının genel olarak para yönetimini bilmediği bulgusuna ulaşmıştı.



Para yönetimi aslen birçok anlamda kişisel bağımsızlık sağladığı için de son derece önemli. Çocuklarımızın geleceklerini kendi seçimleri doğrultusunda ve özgür iradeleri ile şekillendirmelerinin kapısını açmış oluyor.



Türkiye’de çocuklar için para yönetimi eğitimlerine sıkça rastlanmıyor. Benim bildiğim; İş Bankası’nın her sene düzenlediği kısa süreli eğitimler var. Kendi kızımın mutlaka önümüzdeki sene içinde bu eğitimlere katılmasını istiyorum. Bunun dışında hakkıyla yazılıp, çizilen bir konu da değil.



Oysa yurtdışında, özellikle de Singapur gibi bölgesel ticaretin kalbinin attığı ülkelerde, çok sayıda kurs ve eğitim çocuklara para yönetimini öğretmek üzere devam ediyor. Eğitimlerin sayıca fazla oluşundan, talep de olduğu sonucunu çıkarmak mümkün gözüküyor.



Benim şahsen çok önemsediğim ‘girişimcilik kültürü’nün yerleşmesinde de ‘para yönetimi’ son derece kilit bir yetkinlik. Yurtdışında, gelişmiş ülkelerde, girişimcilik ve para yönetimi gibi derslerin okul müfredatlarına girdiklerini de görebiliyoruz.



Çocuk yetiştirirken, çocukta para ile ilgili farkındalık yaratmak ve bütçe olgusunu içselleştirmesini sağlamak ebeveynlerin önemli görevlerinden biri. Bunu sağlamanın farklı yöntemlerini de Ağustos yazımda paylaşacağım. Bu ay hepimiz ‘Çocuklarımıza para yönetimi konusunda nasıl eğitim verebiliriz?’ konusunda kendi kendimize veya yakın çevremizle fikir alışverişinde bulunarak, bu konuda yumuşak bir başlangıç yapabiliriz. 
             
Tuğba YAZICI-01 Temmuz 2011
http://www.cicicee.com/cocuk-yazar.aspx?yazarId=1224&yaziId=18582




--------------------------------------------------------------------------------





Çocuklar ve Para Yönetimi II





Çocuklara hayatın en başında, henüz yola çıkarken, para yönetimi konusunda doğru bilgiler vermek, onların hayatları boyunca ekonomik refah içinde yaşamalarını sağlayabilir. Çocuklara para bilinci kazandırmak için, ebeveynler olarak bizlerin yapabilecekleri var.



Para ciddi bir araçtır – Çocuğumuza paranın ciddi bir araç olduğunu anlatmamız gerekir. Dünyadaki yerleşik sistemin, büyük ölçüde para ile ilgili olduğunu örneklerle netleştirmeye çalışabilir, onunla paranın etkileri hakkında sohbet edebiliriz.



Çocuğunuzu dahil edin – Para ile ilgili kararlar verirken, çocuğunuzu da karar mekanizmanıza dahil edin. Düşünce sistematiğinizi anlamasını sağlayın. Para kazanmak, para harcamak ve para biriktirmek gibi kavramları iyice kavramasına ön ayak olun.



Çocuğunuz için bir hesap açtırın – Bankaya çocuğunuzla birlikte giderek, onun adına bir hesap açtırın. Bu hesabın sadece ona özel olduğunu, onunla birlikte düzenli olarak bu hesaba para yatıracağınızı anlatın. Hesabına para yatırdıkça da, birikmiş parası ile neler alınabileceğini farklı alternatiflerle anlatarak, parasının gitgide çoğaldığını fark etmesini sağlayın.



Birlikte indirim avına çıkın – Çocuğunuzla birlikte aynı ürünün farklı yerlerde, nasıl farklı fiyatlara satıldığını keşfedin. Bunu bir oyun haline dönüştürerek, bir ürünün en ucuz fiyatını bulmaya çalışın. Oyunu daha heyecanlı hale getirmek için, aynı ürünün en pahalı fiyatı ile en düşük fiyatı arasındaki farkı çocuğunuzun banka hesabına yatırabilirsiniz.



Para biriktirmenin önemi hakkında konuşun – Çocuğunuzun para biriktirmenin önemini içselleştirmesini sağlayın. Bununla ilgili farklı zamanlarda, farklı örnekler kullanarak, keyifli sohbetler edin. Basit hesaplarla hergün, her hafta ya da her ay kenara konulan ufacık bir rakamın, uzun bir süre sonunda ne kadar çoğalacağını anlamasını sağlayın. ‘Damlaya damlaya göl olur’ atasözümüzü kullanabilir, hatta bunu bir deney ile iyice kavramasını sağlayabilirsiniz. Çocuğunuzun almayı çok istediği bir şey ile ilgili bir plan yaparak, birlikte belli bir süre içinde o hedefe ulaşmasını sağlayabilir ve bu süreç boyunca da konu hakkında derinleşebilirsiniz.



Para yönetimi konusunda bilinçli bir çocuk, para konusunda bilgili ve doğru kararlar verebilmeyi erken yaşta öğrenir ve hayatı boyunca bu kararları uygular. Çocuklukta yerleşen kavramlar, bir ömür boyu bize hizmet eder

Tuğba YAZICI-

02 Ağustos 2011 Salı



http://www.cicicee.com/cocuk-yazar.aspx?yazarId=1224

SOMALİLİ ÇOCUKLARIN HAKKI


Boşa akan sularda,


Gereksiz yere yakılan lambalarda,

Gereksizce harcanan paralarda,

Çöpe atılan ekmek ve yemeklerde,

Boş yere harcanan zamanlarda,

Sebepsizce tüketilen akaryakıtta,

Kirletilen çevrede,

Saatlerce ve kaygusuzca uyumalarda,

Fakirler için pay olmayan kazançlarda

SOMALİLİ ÇOCUKLARIN HAKKI vardır….

KONUK YAZAR OLABİLİRSİNİZ


Tutumluluk,Çevre Bilinci,Tüketici Tecrübeleri,Hobi,bahçe,ağaçlar...vs konularda yayımlanmasını istediğiniz yazılarınızı anasayfamızdaki e-posta adresimize gönderin sizin isminizle yayımlayalım,

SANDAL AĞACINA DUYDUĞUM SEVGİ VE ÖZLEM ÜZERİNE


 
Maki bitkisi içerisinde beni en çok cezbeden ağaç türü; SANDAL’dır(literatürdeki adı arbutus andrachne’dir).Bir çok ağaca göre bir hayli hızlı büyür,dayanıklıdır ve harikulede yaprak ve kütük rengi vardır.Kök yapısı nedeni ile kütükleri ke...silse bile aynı kök sisteminin bir tarafından tekrar filiz verir,filizleri de son derece nazlıdır, Anamurluların sıfatlaması ile “Zıvlan zıvlan’dır”. Olgunlaştığında fazla yememek kaydı ile lezzetli çilekleri vardır.Kütüğünün kırmızı-pembe-yeşil karışımı özel rengi bir Yaradılış harikasıdır.Kabuğunun üzerinde biriktirdiği (un serpilmişe benzeyen ama gerçekte gövdesinden dışarıya attığı) kireç tozunu elimle temizlemek ve gövdesinin pürüzsüz-ipeksi yapısını ve kendisine has soğukluğunu hissetmek Yaradılışa olan inancımı tazeler.Senede bir kere büyümek, bir yıllık dertlerinden,tasalarından kurtulmak ve biyolojik olarak “resetlenmek” amacı ile yaptığı kabuk atma/değiştirme özelliği ise hayran olunası,üzerinde kafa yorulası bir başka harikalığıdır.Kalbimizdeki Akdeniz’in kadim sembolüdür Sandal Ağacı, eğer Akdeniz diye bir ülke ve Akdenizli diye halk olsa bayrağına sembol olası bir ağaçtır sandal ağacı, Kanada ve Lübnan bayraklarındaki semboller gibi

YILANLAR ÖNYARGILAR KADAR TEHLİKELİ DEĞİLDİR



Yakalamak hususunda özel bir uğraşım olmamakla birlikte rastlarsam hiç değilse senede bir kere yılan yakalayıp onun tatlı soğukluğunu dudaklarımda hissetmek benim için tarifsiz bir duygudur.Geçen yaz ektiğim sebzeleri kontrol ederken çilli bir UZUN GELİN kurumuş otların arasından yavaş yavaş akıyordu.Bir iki dakika uğraştan sonra “uzun gelin ”(*) elimdeydi boynunun arkasından yani saldıramayacak seviyeden, ona zarar vermeden elimde tutuyordum uygun açı ile başının üstünden öpüp tatlı soğukluğunu dudaklarımda hissettikten sonra onu tekrar aldığım yere bıraktım sanki hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam edip otların içinde gözden kayboldu.Eğer insanlığın yaratıldığı günden beri insanların zihninde yılanların tehlikeli olduğu yönünde nesilden nesile aktarılan bir tasavvur-önyargı oluşmamış olsaydı yılanlar da tıpkı köpek,kedi gibi evcilleştirilebilir ve insanlarla kardeşçe yaşayabilirlerdi.Bütün problem insanlığın beyninde ilk tarihten beri sun’i olarak oluşturulmuş-olgunlaştırılmış “yılanın tehlikeli olduğu ” tasavvuru-önyargısıdır.Oysa köpekler insanlar için en az yılanlar kadar hatta yılandan daha öldürücü ve tehlikelidir ancak bin yıllar içerisinde insanların beyninde yılanların tehlikeli olduğu fikri kadar köpeklerin de tehlikeli olduğu fikri yerleşmediğinden daha doğrusu “köpek tehlikelidir ama bu kontrollü bir tehlikeliliktir” fikri yerleşmiş olduğundan köpekler insanlarla bir arada yaşayabilmektedir ayrıca yılanlar konusunda insanların önyargılı davranmalarının bir başka sebebi de insanın onları tanımaması-bilmemesi ya da bilmek istememesidir.İnsandaki bu düşünce halk arasında “insan bilmediğinin düşmanıdır” sözü ile ifade edilir.Tarih boyunca insanlar arasındaki husumetlerin çoğu peşin tasavvurlar ve karşılıklı tanımamak-bilmemekten doğmuştur.

(*)Halk arasında yılanı korkutuculuktan çıkartmak amacı ile türetilmiş bir “şirinleştirme” kelimesidir.